Önsöz


Önsöz

Bu bétiñ amacı, Tañrı'nıñ soñ bildirgesi olan Okuğu'nuñ (Qur´ān-i Kerīm'iñ) Türkçe bir çevirisini dilbilimsel dayanaklarla yapmaktır. Yorumlama (tefsir) ya da añlamlandırma (meâl) değildir.

Okuğu sözcüğü, 11. yüzyılda ilk müslümanlaşan Türklerden olan Karahanlılar döneminde yapılmış Türkçe ilk Kur'ân çevirisinde Qur´ān-i Kerīm yérine kullanılan Okıgu sözcüğünüñ bugünkü biçimidir (bkz. Rysbek nüshası). Sözcük, okı- 'okumak' éyleminden geçmiş zaman ulacı olan -gU ekini alarak türetilmiştir. Nétekim, Arapça qur´ān sözcüğü de qərə´ə 'okudu' sözcüğünüñ geçmiş zaman ulacıdır. Bu yüzden bu sözcüğü kullanmayı uygun buldum. Sıkça sorulanlar için, sağdaki séçkeden bilgilendirilebilirsiñiz.

Néden Tañrı sözcüğünü kullanıyorum?

Esenlikler,

Okuğu bétine ilk giren kişileriñ ilk olarak soracakları sorunuñ 'néden Allah sözcüğü varken Tañrı sözcüğünü kullanıyorsun?' olacağını sanıyorum. Bu us karışıklığını gidermeyi yararlı görüyorum.

Önsöz'de de bélirttiğim üzere, Türkleriñ ilk müslüman olduklarında (Karahanlı dönemi) dize altı yöntemiyle yaptıkları birkaç çeviri bulunmuştur [kaynak bélirtilecek]. Bu çevirileriñ dili oldukça arı bir Türkçe olup birçok Arapça sözcüğüñ Türkçesini türetmişlerdir [kaynak bélirtilecek]. Bu türetme yétisini kullanmaları baña çok étkileyici geliyor. Çünkü gerçekten, Müslüman olurken kişileriñ doğru ma añlaşılır olarak dolaşıma sokacakları sözcüklerle Okuğu'da né yazılmış olduğu daha iyi añlaşılacak, böylelikle müslümanlığı uygulamak isteyen bireyler bu konuda sağlam ma añlaşılır bir kaynak édinmiş olacaklardır.

İşte, bu Okuğu çevirisinde Allāh veya Allāh-u Təˇāla gibi sözleri karşılamak için Tañrı / Teñri sözcüğü kullanılmıştır [kaynak bélirtilecek]. Bu sözcük özünde ilk kéz İsâ'nıñ doğumu döneminde Türklerle ilgili bilgiler içeren Çin kaynaklarında [kaynak bélirtilecek] ma 2.-3. yy gibi Avrupa'daki Hun akımı soñucunda orada kalan Bulgar Türkleriniñ dilinde [kaynak bélirtilecek] görülür. Daha soñraları Orkun yazıtlarında çok sık söz édilir [kaynak bélirtilecek].

Türkler, başka dinlere geçmeden önce tek tapınçlı bir inanç olan Gök Tañrıcılık (Kȫk Teñri) inancına sahipti [kaynak bélirtilecek]. Bu inanç Şamanizm'den ayrı olmakla birlikte Cengiz Han döneminde Şamanizm'le karışmıştır [kaynak bélirtilecek]. İşte bu inançta tek bir Tañrı vardır ve bu Tañrı oldukça mânevî/soyut bir Tañrı'dır. Tañrı, gökyüzü ile özdeştir [kaynak bélirtilecek]. Yéri ve evreni/göğü, soñra da kişioğlunu yaratmıştır.

Teñri sözcüğü, Türkleriñ İslâmiyet, Hristiyanlık (bkz. Çuvaş ile Gagauz Türkleri), Mûsevîlik (bkz. Hazar Türkleri), Budizm (bkz. Eski Uygur Türkleri), Maniheizm (bkz. Eski Uygur Türkleri), Şamanizm (bkz. Cengiz Han dönemi Türk dünyası) gibi inançlara geçmesiyle kullanımdan düşmemiştir [kaynak bélirtilecek]. Sözcüğüñ gerçek añlamı gökyüzüdür. Orkun yazıtlarında aynı sözcük kimileyin Tañrı'yı (Allah'ı) kimileyin ise gökyüzünü añlatmak için kullanılmıştır, çünkü ikisi özünde özdeştir [kaynak bélirtilecek]. Kökeni ise, 11. yy'a ait Divânü Lugât'it-Türk sözlüğünde geçen teñür- 'göğe kaldırmak, yükseltmek' sözcüğünden gelir. O da teñ- 'göğü yükselmek, süzülmek' sözcüğünden éttirgen çatı ile türemiştir. Bu konunuñ ayrıntıları için şu yazıya bakılabilir.

Kısacası, Tañrı sözcüğü, tek bir Tañrı'yı (tek bir Allah'ı) bétimlediği için din değiştirdikçe, o diniñ sözcüğü olmuştur. Aynı durum Arapçadaki Allāh sözcüğünüñ de başına gelmiştir. Okuğu'da da bélirtildiği üzere, Allāh sözcüğü İslâmiyet öncesi Araplarca 'yaratıcı put' için kullanılan bir sözcüktü [kaynak bélirtilecek]. Ancak bu put, diğer putlarıñ üstünde olmasına karşın, tek put değildi. Tañrı elçisi Muhammed, yalavaçlığını bildirdiğinde Allāh adındaki put dışında tüm putlarıñ Tañrı'ya ortak (şirk) koşmak olduğunu bélirtmiş, Allāh'ıñ ise öyle maddeden yapılmış bir put değil; yériñ, göğüñ ma arasındaki tüm varlıklarıñ yaratıcısı olduğunu aktarmıştır [kaynak bélirtilecek].

Arapçadaki Allāh sözcüğünüñ kökeni de değinirsek, kökeni biraz tartışmalı olmakla birlikte, geñel açıklama sözcüğüñ əl-ilāh sözcüğünden geldiği yönündedir. Buradaki əl ön takısı, İngilizcede the, Almancada der/dei/das, Fransızcada le/la, İtalyancada il/la olarak kullanılan bélirteçtir. Türkçede böyle bir bélirteç çoğu zaman geçmese de 18. yy'a dék ol 'o, 3. tekil kişi' sözcüğü bu işlevde yaygınca kullanılmıştır:
Akıl bir kişidir, Allah'a bakar.
Uyarsan akla uy, ol buhl'ı yakar.
Yunus Emre
Ardındaki ilāh sözcüğü, tapınç démektir. Bu sözcük, Tañrı sözcüğüyle karşılanmamalıdır çünkü Türkçeniñ hiçbir döneminde (bugün dışında!) Tañrı sözcüğü geñel bir ilāh (tapınç, tapılacak şey) añlamına gelmemiştir. Doğrudan yaratıcı Tañrı añlamında kullanılmıştır. Yiñe de Allāh sözcüğünüñ kökeni hâlen tartışmalıdır.

Öyle görünüyor ki, Arapça Allāh sözcüğünüñ de kökenini ayrıntılı bir biçimde irdeleyen bir yazı yazmam yararlı olduğu gibi gereklidir de.

Sağlıcakla kalıñız.

4 yorum:

  1. Çevirilere neden devam etmiyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Orta vâdede yéñiden çeviriye döneceğim. Şimdilik askıya almak durumunda kaldım ne yazık ki.

      Sil
    2. Harflerde neden çokça diyakritik kullanıyorsunuz merak ettim?

      Sil
    3. Bu iki harf (kapalı e sesi [é] ve géñizcil n sesi [ñ]), Türkçede aslî oldukları hâlde -1928 yılındaki bazı eksiklikler soñucunda- bugün yazıda gösterilmiyorlar.

      Ben bunlarıñ kullanılmasını savunuyorum. Elbette bu koñuda yalñız déğilim: örneğin Türk Dili Dérneği bu iki harfiñ kullanılmasını teşvik éttiği gibi, çıkardığı yapıtlarda ve yazılarda doğrudan kullanıyor.

      Çok daha ayrıntılı bilgi için:
      > Türk Dili Derneği'nden: "Özleştirmeciliğiñ Bildirgesi", Kutlu Yayınevi, s. 94-108.
      > http://www.turkcesivarken.com/yazismalik/

      Sil